GÖRME USTASI
“Bakmak” ve “görmek” arası bir yolculuktur hayat. Doğumdan ölüme kadar geçen kısacık sürede, insanın evreni anlamlandırmada yararlandığı en önemli duyudur “görme” duyusu. “Görme” eyleminin fiziksel sonuçları sayesinde kişi çevresindeki nesneleri, renkleri, hareketleri, vb. fark eder, seçer. Fakat sıra anlamlandırma ve yorumlamaya geldiğine, “bakmak” ve “görmek” arasındaki o ince çizginin üstündeyizdir artık. “Bakmak” fiziksel bir sürecin sonucuyken, “görmek” bilişsel bir farkındalık ve kültürel birikim gerektirir.
Yaşadığı evreni algılayan ve bu evrendeki anlamsal ilişkileri çözmeye çalışan birey, sadece bilinen anlamları yeniden oluşturan özne olmakla kalmamış, aynı zamanda yeni anlamlar yaratan bir özne olmayı da başarmıştır. Geçmişten günümüze değin anlam yaratan insanoğlu, bunun en estetik biçimlerini sanat yoluyla sunmuştur. Karayağmurlar da, ömür denilen bu kısa ama anlamlı yolculukta kendisini; çizginin, rengin, lekenin ve biçimin sonsuz kullanım olasılıkları arasında gezinen “usta bir seçici” olmaya adamıştır.
Ressam, “bakma”nın çok ötesinde, her şeyden önce diğerlerinin görmediğini “görebilen”, “fark edebilen”dir. Ancak söz konusu gerçek bir sanatçıysa; “görme”nin de çok ötesinde, resmin farklı araçlarını kullanarak daha önce hiç yaratılmamış yeni anlamlar üretebilen, bu yaratılarla izleyiciyi düşündüren, uğraştıran, onun beyninde oluşmuş köhne şemaları yıkıp yenilerini kurmasını sağlayan, sorgulatan özne olmalıdır. Karayağmurlar, bunu başaran ender sanatçılardandır. Resimde “anlam yaratma”nın doğadaki bir nesneyi iki boyutlu bir düzleme “olduğu gibi” aktarmak olmadığını çok iyi bilir. Yaratıcılığa ise ancak taklitten, benzetmeden uzaklaştıkça, beyni, düşünce ve hayal etme gücünü tembellikten kurtardıkça sahip olunabileceğini ise kavrayalı çok olmuştur. Soyutlamacı yaklaşımla tuval üzerinde yarattığı dünya asla sıradanlaşmış bir dünya değildir. İzleyicisini her zaman daha dikkatli bakmaya, klişelerden uzaklaşmaya, bilinen sıkıcı dünyadan sapıp, kendisinin çok farklı imgelerle ördüğü düş dünyasına katılmaya davet eder. Bu dünyada yolculuk kolay değildir elbet. Nasıl ki, Karayağmurlar neredeyse yarım asrını bu dünyayı kurmaya harcadıysa, izleyicisine de onun dilinden anlamak için çaba harcamak düşer. Sanatçının hemen hemen hiçbir eseri basit bir “bakma” yetisiyle değerlendirilemez. Gelişmiş bir farkındalık, ileri düzeyde eğitilmiş bir “görme” yetisi gerektirir. Tuvaliyle kendi arasında yarattığı dil, çağdaşlarından oldukça farklı, zekice kurgulanmış, şifreli bir dildir. Karayağmurlar’ı yakından izleyenler; kullandığı ortak motifleri, kendisine özgü çizgi, renk ve biçim seçimini ve tuvallerindeki kompozisyonları adeta bir “bulmaca” kurgular gibi yarattığını fark edeceklerdir.
Bulmacaların en güzel ve zevkli kısmı yanıtın bulunduğu zamandır. Ancak Karayağmurlar’ın bulmacaları izleyicisinin kulağına, yanıtlardan değil sorulardan zevk almayı öğrenmeleri gerektiğini fısıldar. Tıpkı Eugène Ionesco’nun dediği gibi: “insanı aydınlatan yanıt değil sorudur”. Hadi yanıtları bir kenara bırakıp, sorulara odaklanalım. Karayağmurlar’ın “Hamam Sefası” bulmacalarında keyifli yolculuklarınız olsun…
Yrd.Doç.Dr. Özge SÖNMEZ
Dokuz Eylül Üniversitesi
Buca Eğitim Fakültesi
Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı
THE MASTER OF SEEING
Life is a journey between looking and seeing. In that little time from birth till death, ‘’seeing’’ is the most important sense that a human uses for giving meaning to the universe. Thanks to the physical results of seeing, one realizes and chooses the objects, colors, movements etc. around him. However, when the time comes for giving meaning and interpreting, we are on a fine line between looking and seeing. Looking is a result of a physical process, on the other hand seeing requires cognitive awereness and an accumulation of cultural knowledge.
A person who perceives the universe that he lives in and tries to understand the semantic relations of this universe, is not just a subject who recreates the recognized meanings, but he also achieves to be a subject who creates new meanings. From past to present, a human who creates meaning, presents the most esthetical forms of it by art. In this short but meaningful journey called ‘’life’’, Karayağmurlar devoted himself to be a master selective who runs among infinite usage possibilities of line, color, stain and form.
An artist is far beyond seeing it; above all, it is the one who can “see” what the others cannot, the one who can “notice”. Yet if the one in question is a real artist, it should be a subject who can create new meanings that were never created before, with these who can make the viewers an interrogator, make them think, strive and help them build new schemas instead of the old-fashioned ones in their minds. Karayağmurlar is a rare artist who managed to do that. He knows well that ‘’creating meaning’’ in a painting is not adapting an object in the nature as it is to two-dimensional platform. It has been a long time that he comprehended one can have creativity only by moving away from faking, imitating: by keeping the brain, mind and power of imagination away from idleness. It’s not an ordinary world that he creates on the canvas with an abstractive attitude. He welcomes his viewers into always looking more carefully, moving away from the cliches and joining to his dream world, created by many different images, by diverging from the known, boring world. Of course it’s not easy to travel in this world. Because Karayağmurlar spent almost half a century for creating this world, it’s a task for the viewers to make an effort to have a way with him. The works of the artist cannot be evaluated by a common ‘’looking’’ ability. It requires an advanced level trained ‘’seeing’’ ability. The language that he created between him and the canvas, is a quite different from his contemporaries, cleverly fictionalised, cryptic language. The ones who follow Karayağmurlar closely will realize that he creates the common motifs, unique line, color and form choice and creates compositions on his canvas like fictionalising a puzzle.
The best and the most enjoyable part of the puzzles is the time when the answer is found out. However, the puzzles of Karayağmurlar whispers to the viewers that they should learn to enjoy the questions rather than answers. As Eugène Ionesco said: ‘’It is not the answer that enlightens humans, but the question’’. Let’s put the answers aside and focus on the questions. Have an enjoyoble journey with the ‘’Hammam Pleasure’’ puzzles of Karayağmurlar…
Assist. Prof. Dr. Özge SÖNMEZ
Dokuz Eylül University
Buca Faculty of Education
Department of French Language